Ben kim miyim?

Bu bloğun sahibesi Nisan'ı, Elisa'yı, güneşli günleri, yemek masasi sohbetlerini, baharatçı kokularını, gökkuşağını, peynirin her çeşidini, damla sakızlı Türk kahvesini, psikolojiyi, taze ekmeğin ucundan koparmayı, semt pazarlarında gezmeyi, hayal kurmayı, dost sohbetlerini, radyo dinlemeyi, morali bozuk olanların neşelerini yerine getirmeyi, hayattan, sevgiden, olumludan, insan davranışından konuşmayı, anlatmayı ve öğrenmeyi seviyor!
Anne, eş, psikolog, çalışan, arkadaş, koç vs. vs..

30 Kasım 2011 Çarşamba

Çalışan Annelere Müjde!


Çalışan annelere müjde, çocuklarımızın gelişimini olumsuz etkilemediğimiz bilimsel olarak kanıtlandı! 

Tüm çalışan anneler sıklıkla acaba oturup evde çocuğuma mı baksam diye düşünür. Bütün gün işteyiz, en kıymetlilerimize, başkalarına ayırdığımızdan çok daha az zaman ayırıyoruz ne de olsa. 
Biz hayıflanmayalım da kim hayıflansın. 

Çalışan annelerin çocukları da kendileri gibi sabah erkenden yola düşüyor, annelerinin işe yetişme telaşlarına onlar da bir şekilde ortak oluyor. 
Akşam koştur koştur eve gelen anneler, evle mi, çocukla mı, yemekle mi ilgilensinler bilemiyorlar. 

Bu günlük koşuşturmacalar içinde hayat gelip geçiyor. Çocuklar da bir şekilde büyüyor. 

Ancak tüm çalışan annelerin içinde çocuklarına yeteri kadar zaman ayıramadıkları, onları iyi yetiştiremedikleri duygusu bir türlü kaybolmuyor. 
Toplumumuzda evde annesi ile yetişen çocukların daha normal olduklarına dair bir inanış var. Çalışan annelerin çocukları yeterli sevgiyi, ilgiyi görmedikleri için şımartılıyor, daha haşarı oluyor şeklindeki düşünceler de sıklıkla dile getiriliyor. Peki gerçekten öyle mi? Biz çalışan anneler iyi çocuklar yetiştiremiyor muyuz?
 
Amerika’da 1000 çocuk ile 15 yıl süren bir bilimsel çalışmanın sonuçları çalışan annelerin bu endişelerinin yersiz olduğunu gösteriyor.
Bu çalışma Ulusal Ebeveyn Kurum’u tarafından yapılmış.  1000 çocuk bir aylık bebekken çalışmaya dahil ediliyor ve çocukların tümü anneleri dışındaki kişiler ve kurumlar (akrabalar, bakıcılar, kreşler) tarafından temel bakımları yapılmış olan çocuklar. 

Çalışma gösteriyor ki yüksek kalitede bir bakım verilen bebeklerin (bunu veren anneleri dışındaki biri de olsa) bilişsel ve dil becerilerinin diğer çocuklardan (anneleri tarafından evde bakılanlar dahil) daha iyi olduğu gözlemleniyor. .

Bu çalışmada ortaya çıkan bir negatif sonuç şu; kreş, anaokulu gibi yerlerde uzun zaman geçiren çocukların bazılarında ağlama, bağırma, vurma gibi davranışsal sorunların daha sık yaşandığı görülmüş. 

Her ne kadar bu davranışlar öğretmenler ve araştırmacılar tarafından normal kabul edilse de, benim açımdan yine de düşündürücü. 

Bir diğer olumsuz sonuç ise kreş, anaokulu gibi merkezlerde bakılan çocukların daha fazla kulak ve üst solunum yolu enfeksiyonu olmaları. Bu da hiç şaşırtıcı değil, o kadar çocuk bir aradayken beklenen bir durum.

Biz çalışan anneler için önemli bir pozitif gösterge ise annelerin çalışıp çalışmamasından ziyade ailelerin eğitim seviyesi, gelir seviyesi, anne babanın bir arada olması, annenin ilgisi ve psikolojik durumu, evdeki sosyal iletişimin kalitesi gibi unsurların çocukların gelişimi ile çok yakından ilgili olduğu saptanmış.
Böylece klasik söylemimiz doğrulanmış oluyor, 'çocuklarımızla ne kadar vakit geçirdiğimiz değil ne kadar kaliteli vakit geçirdiğimiz' gerçekten önemli. Bir çocuk terapisti arkadaşım şöyle bir tavsiyede bulundu, ben de elimden geldiği kadar uygulamaya çalışıyorum. 

Her gün işten geldiğimde, televizyonun olmadığı bir ortamda en az 30 dakika kızımla bir arada oluyorum. Onun fiziksel seviyesine inmek önemli bu nedenle tercihen yerde bir arada boya yapmak, hamur oynamak gibi şeyler yapıyoruz. Sadece ona ayıracağım böyle bir zaman olduğunda o da rahatlıyor, ben de..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder