Ben kim miyim?

Bu bloğun sahibesi Nisan'ı, Elisa'yı, güneşli günleri, yemek masasi sohbetlerini, baharatçı kokularını, gökkuşağını, peynirin her çeşidini, damla sakızlı Türk kahvesini, psikolojiyi, taze ekmeğin ucundan koparmayı, semt pazarlarında gezmeyi, hayal kurmayı, dost sohbetlerini, radyo dinlemeyi, morali bozuk olanların neşelerini yerine getirmeyi, hayattan, sevgiden, olumludan, insan davranışından konuşmayı, anlatmayı ve öğrenmeyi seviyor!
Anne, eş, psikolog, çalışan, arkadaş, koç vs. vs..

3 Nisan 2013 Çarşamba

İkinci bir can..



Biraz ihmal ettim, biraz erteledim ve tembellik yaptım, aylardır yazamadım. 
Ama boşa değil. İçimde büyümeye başlayan ikinci canı izlemeye daldım da ondan. 


İlkinin tadı öylesine güçlenerek devam ediyor ki, onca zorluğa rağmen ikinciyi yapma cesareti buldum. 
Tabi ki aslında bu benim kararım değil. Yüce yaratanın öyle ince bir dengesi var ki, o gelmesi gerektiği zamanda geliyor zaten. Plan, program hepsi insanın kendini oyalaması. 


Şimdiki ben olarak, bu anki bilinç halimle içimde bir canı büyütmek beni acayip heyecanlandırıyor. Çok şükür. 


İnsan her deneyimle biraz daha olgunlaşıyor, yaşadığı her durum farklı bir şey katıyor. Doğum ise bambaşka. 
Her doğumla, her bebekle sadece kadın değil, insanlık farklılaşıyor.


Vücudun zorlanıyor, zihnin karışıyor, enerjin bitiyor ama sonunda kendinden yeniden doğuyorsun işte.
Zamanla bebeğin büyürken sabrın da, sevgin de büyüyor kat kat.  
Eskiden önemsediğin şeyler önemsiz, kızdığın şeyler komik geliyor.

Sonra bir gün ekşimiş ter kokan küçük bir atleti koklarken ve bundan keyif alırken buluyorsun kendini..

Ellerin sürekli dokunmak istiyor o pembe tene.. kalbin ellerinde atıyor sanki her daim.. Ne güzel.