Ben kim miyim?

Bu bloğun sahibesi Nisan'ı, Elisa'yı, güneşli günleri, yemek masasi sohbetlerini, baharatçı kokularını, gökkuşağını, peynirin her çeşidini, damla sakızlı Türk kahvesini, psikolojiyi, taze ekmeğin ucundan koparmayı, semt pazarlarında gezmeyi, hayal kurmayı, dost sohbetlerini, radyo dinlemeyi, morali bozuk olanların neşelerini yerine getirmeyi, hayattan, sevgiden, olumludan, insan davranışından konuşmayı, anlatmayı ve öğrenmeyi seviyor!
Anne, eş, psikolog, çalışan, arkadaş, koç vs. vs..

30 Ekim 2012 Salı

Ruhumun tavan arası!


Ekimin sonuna geldik.
Sonbaharla düşen her yaprakla sanki kafamın içinde de bir sürü düşünce tek tek yere düşüyor. 
Toprağa doğru, dinlenmeye, çürümeye doğru ağır ağır kayboluyor zihnimden. 

Zihnim, tabanı ağır, üst tarafı uçuş uçuş büyük bir orman gibi. 

Bu yüzdendir ki zaman zaman kendimi hem çook ağır hissediyorum, bazen de çook hafiflemiş. 

Etrafıma bir koza örmek, kendimle hesaplaşmak, yeniden filiz vermek istiyorum.
Biraz araya, içe dönmeye, yeniden yeşermek için düşüncelerimin çürümesine ihtiyacım var.

Bütün kış öylece durup hayatın penceresinden olup biteni seyretmek istiyorum.

Ki baharla birlikte yeni, yepyeni umutlar, düşünceler yeşersin içimde. 
Sonra bir sabah uyanayım, ruhumun tavan arasına doğru çıkıp, eskimiş ne kadar eşya, ne kadar duygu varsa hepsini tek tek atayım. 

Rahatlayıp, şöyle arap sabunu ile tüm örümcek ağlarını temizleyeyim. 

Sonunda öyle ferah, öyle boş, öyle arınmış olsun ki, üstüne bir de keyif kahvesi içeyim ruhumun tavan arasında.