Ben kim miyim?

Bu bloğun sahibesi Nisan'ı, Elisa'yı, güneşli günleri, yemek masasi sohbetlerini, baharatçı kokularını, gökkuşağını, peynirin her çeşidini, damla sakızlı Türk kahvesini, psikolojiyi, taze ekmeğin ucundan koparmayı, semt pazarlarında gezmeyi, hayal kurmayı, dost sohbetlerini, radyo dinlemeyi, morali bozuk olanların neşelerini yerine getirmeyi, hayattan, sevgiden, olumludan, insan davranışından konuşmayı, anlatmayı ve öğrenmeyi seviyor!
Anne, eş, psikolog, çalışan, arkadaş, koç vs. vs..

24 Şubat 2012 Cuma

Evlenilecek adam!


Seçimlerimiz hayatımızı şekillendiriyor. Verdiğimiz kararlar hayatımızın yönünü değiştiriyor. 

Doğru eş ve iş seçimi hayatımızı, yaşamdan aldığımız doyumu direkt  etkiliyor.
 
Bir insan kaynakları çalışanı olarak iş seçimi ile ilgili sayfalarca yazabilirim ama ben diğer önemli seçimden bahsedeceğim. Eş seçiminden..

Evlenilecek adam nasıl mı olmalı?  Size anlatayım.. 

13 Şubat 2012 Pazartesi

Mutluluk satın alınabilir mi?

 Hiç birşeyin eskilerde olduğu gibi tadı tuzu yok. Çeşitler artıyor ama kalite giderek azalıyor.  

Kazaklar, tişörtler bir sezonluk, birkaç yıkamada su koyuveriyor. Eskiden torun torba büyüten beyaz eşyalar birkaç yıl içinde hurdaya çıkıyor. 
Teknolojik hız, cep telefonlarımızı, bilgisayarlarımızı 1-2 yıl içinde dinozora çeviriyor. 
Özene bezene aldığımız mobilyaların 3-5 yıl içinde ya modası geçiyor ya da dökülmeye başlıyor. 
 
Tüm bu ihtiyaçlar için daha fazla para harcamamız, daha fazla tüketmemiz gerekiyor. Ancak bu şekilde kapitalist dünyamızın çarkları dönebiliyor. 

Bir yandan tüm gün çalışıp üreten bizler, diğer yandan da yoğun bir şekilde tüketiyoruz. Tükettiğimiz şeylerin ne kadarına gerçekten ihtiyacımız var orası da şüpheli.

Kredi kartlarına taksitler, hediye puanlar bizi daha da cezbediyor ve sürekli tüketmeye devam ediyoruz. Çoğunlukla gelecek aylardan borçlansak da, olsun ihtiyaçlarımız karşılanıyor. 
Peki tüm bu tüketim çılgınlığı bizi mutlu ediyor mu? Tükettikçe mutluluğumuz artıyor mu?

12 Şubat 2012 Pazar

Sürpriz yumurta eskisi kadar sürpriz mi?


Geçen hafta ilk yazı isteğimi aldım. O da ne demeyin, hani şarkıcılara peçeteyle istek gönderirler ya bana da bir yazı isteği geldi, benim de daha önce gözüme çarpan bir şey olduğu için seve seve yazmak istedim. 
Konu gayet mühim, sürpriz yumurtalar.. 

Sürpriz yumurtaları sevmeyen yoktur sanırım. 
Ne de olsa reklamlardaki gibi hem çikolata, hem oyuncak hem de sürpriz daha ne olsun.. 

Bir yumurtadan daha fazla ne beklentisi olabilir ki insanın...

1 Şubat 2012 Çarşamba

Hayattan alabileceğimiz 5 ders!

İş hayatında belli çalışmalar, projeler sonrasında oturup neler iyiydi, neler daha iyi olabilirdi şeklinde konuşur, öğrendiğimiz şeyleri bir sonraki projelere taşımaya çalışırız.  
Böylece daha az hata yapıp, daha başarılı projelere imza atarız.

Hayatımız söz konusu oldugunda bunu ne kadar yapıyoruz soru işaretli. 
İşin içine duygular, egolar girince ben burada hatalıydım, şunu şöyle yapmalıydım sorgulamasını yapmak zor. 
Kendi hayatımız için bunu yapamasak da başka hayatlardan öğrenebileceğimiz çok şey var. Hayat tecrübesi denilen şey çok önemli. 

Belli bir yaşın üstündeki kişilerle konuşmaktan çok keyif alıyorum, çok şey öğreniyor insan. “Pişman olduğunuz şeyler var mı?,  Neyi farklı yapardınız?” sorularını soruyorum hep. Onların hayat derslerini dinlemek bana sihirli bir kitap okuyormuşcasına coşku veriyor.  

Anneanneme sordum en son, hep başkaları için çalıştığından, hiç kendi hayatını yaşamadığından yakındı. “Canının kıymetini bil, kendini hiç üzme” diye de sıkı sıkı tembihledi.  

Benzer bir amaçla Avusturalya’lı bir hemşire ölümü bekleyen pek çok hastaya pişmanlıklarını sormuş, işte yaşamın son anlarından çıkarılan 5 ders..