Ben kim miyim?

Bu bloğun sahibesi Nisan'ı, Elisa'yı, güneşli günleri, yemek masasi sohbetlerini, baharatçı kokularını, gökkuşağını, peynirin her çeşidini, damla sakızlı Türk kahvesini, psikolojiyi, taze ekmeğin ucundan koparmayı, semt pazarlarında gezmeyi, hayal kurmayı, dost sohbetlerini, radyo dinlemeyi, morali bozuk olanların neşelerini yerine getirmeyi, hayattan, sevgiden, olumludan, insan davranışından konuşmayı, anlatmayı ve öğrenmeyi seviyor!
Anne, eş, psikolog, çalışan, arkadaş, koç vs. vs..

22 Mart 2016 Salı

Hoşgeldin maçın 2. yarısı...



Ne çok işim vardı, ne çok yapacak şey…
Gidilecek yollarım, okuyacak okullarım, girilecek işlerim vardı..
Evlenmek vardı, çocuk doğurmak..
Koşturmak vardı, sabah erken kalkmak, akşam eve yetişmek..
Arada nefes almak gerekti mi, gerekti..
Geçen 40 yıl beni daha güçlü, daha merhametli, daha olgun, daha organize, sevdiklerine daha değer veren biri yaptı.. Ama içimdeki coşku da azalmadı değil. Daha az şaşırır oldum olanlara, yeni dostlar edinmek için daha az meraklı oldum sanki.. Ve sabahları sırt ağrılarım oldu yaşlanmak böyle birşeymiş dedirten…
Bir yanım anne, bir yarım kadın, bir yanım kardeş, bir yanım arkadaş.. ama çok az yanım çocuk oldu..
Bundan sonrası için, maçın ikinci yarısı için daha fazla kahkaha istiyorum.. daha fazla tatil olsun mesela.. çocuklarla, eşimle daha fazla eğlenceli gün batımları.. daha fazla yıldızlı geceler olsun. Kendimi ve çevremi daha fazla güzelleştirmek istiyorum.. Sahillere çekilip, hayaller kurmadan önce kendi domatesimi, fesleğenimi yetiştirmek istiyorum kendi toprağımda.
Bir sürü güzel kitap, film keşfetmek.. sevdiklerime heyecanlı heyecanlı anlatmak istiyorum.
Farklı insanları, farklı ülkeleri, farklı düşünceleri tanımak ve esinlenmek istiyorum.

Sözlerimi geri alamam, yazdığımı yeniden yazamam
Çaldığımı baştan çalamam, bir daha geri dönemem
Akıyorsa göz yaşım kurumasın, coşup seven gönlümse durmasın
Hiçbir kere hayat bayram olmadı ya da her nefes alışımız bayramdı
Bir umuttu yaşatan insanı
Aldım elime sazımı…….”


Sağlık olsun, huzur olsun, sevdiklerim olsun, can dostlarım olsun,  ille de umut olsun.. yaşam sevinci olsun. Güzel günler için güzel ülkemde, güneş yeniden doğsun…

22 Eylül 2014 Pazartesi

Gün Doğmadan, Gün Batmadan, Gece Yarısından Önce...

Nasıl oldu da seyretmemişim? Nasıl oldu da kaçırmışım? Kim bilir daha bilmediğim, kaçırdığım, haberim olmayan neler neler var? 
Haftasonu Gün Doğmadan, Gün Batmadan ve Gece Yarısından Önce üçlemesini seyrettim.

Filmin kahramanı kadın ve erkeği bir araya getiren tesadüflere, incelikli cümlelere, aşka, hayata anlamaya dair repliklere..her şeye bayıldım. Bu sadece bir aşk filmi değil bence. Hayatla ilgili çok derin mesajlar var. Bir gecenin, bir yabancıyı tanıyıp, aşkı bulup, kendini keşfetmek için o kadar da kısa olmadığı gibi.  İlk iki film tamamen bir kadın ve bir erkek arasında geçiyor ve bir saniye bile sıkılmıyorsun. Aksiyon yok, gerilim yok, hız yok … Sadece merak var, aşk var, sohbet var.

Beni çok etkileyen bir şey daha üç filmin de aynı oyuncular tarafından 1995, 2004 ve 2013 de oynanması. Aynı kadın ve erkeğin 20’li, 30’lu ve 40’lı yaşlarını, nasıl olgunlaştıklarını, değiştiklerini ve bazı şeylerin de nasıl aynı kaldığını (bakışlar, mimikler, sesler) görmek çok etkileyici. Sanki gerçek bir çiftin hayatlarının farklı zamanlarına şahit oluyor gibisin ve her üçünde de kendinden bir şey buluyorsun. 

Bu nefis üçlemeyi tek bir cümleyle anlatacak olsam...
                                                                      
https://www.youtube.com/watch?v=HtvrzpebA6k
Before sunrise (20’ler); Bu aşk mı bilmiyorum ama risk almaya değer..



http://www.youtube.com/watch?v=XvFosXeqmDgBefore sunset (30’lar); Büyümek yaşadıklarını, aşkı, duyguları sorgulamak, tesadüflere daha az inanmak demek.. 
 

http://www.youtube.com/watch?v=djbyv1AV588 Before midnight (40’lar); Herkesin hayalini kurduğu sonsuz aşk küçük kızlara anlatılan bir masal mı?




Kendinize bir iyilik yapın, tekrar tekrar seyretmeliyim dedirten sahnelerle dolu bu filmi lütfen izleyin. 

(Not: Resimlere tıkladığınızda tanıtım filmlerini görebilirsiniz. :)




28 Mayıs 2013 Salı

Dur biraz, soluklan..


Televizyonda, bloglarda, günlük konuşmalarda sürekli aynı konu... 
Bu koşuşturmacanın sonu nereye gider? Ne çok yapılacak şey var? Zaman yetmiyor!!!  

Bizden önceki nesiller kendilerine ne istediklerini sormadı onu biliyoruz..
Biz sorduk, sormaya da devam ediyoruz.. 
Yapılacaklar listesindekiler de , seçeneklerimiz de giderek artıyor. 
Ancak ne yazık ki zaman aynı, gün hep 24 saat.. 

Gereklilikler, istekler listemiz artarken, zamanı artıramıyoruz.. 
Sıkışıp kalıyor, sürekli koşuşturuyoruz. Oysa istediklerimiz kadar, vazgeçtiklerimizi de bilmek gerekiyor..yeri genişletemiyorsan, yenilerine yer açmak için bişeyleri atmak en iyisi...

Ben farklı bir liste yapmaya karar verdim.. Vazgeçeceklerimin, daha az yapacaklarımın listesi.

Aklıma gelen birkaçı şöyle:
  • İşler yetişmediğinde daha az endişelen
  • Seni bir solukta alıp götürmeyen kitapları bitirmek için kasma 
  • Sohbetinden keyif almadığın kişilerle daha az konuş
  • İhtiyacın olmayan şeyleri almak için alışveriş merkezinde zaman geçirme
  •  ..
  •  ..

3 Nisan 2013 Çarşamba

İkinci bir can..



Biraz ihmal ettim, biraz erteledim ve tembellik yaptım, aylardır yazamadım. 
Ama boşa değil. İçimde büyümeye başlayan ikinci canı izlemeye daldım da ondan. 


İlkinin tadı öylesine güçlenerek devam ediyor ki, onca zorluğa rağmen ikinciyi yapma cesareti buldum. 
Tabi ki aslında bu benim kararım değil. Yüce yaratanın öyle ince bir dengesi var ki, o gelmesi gerektiği zamanda geliyor zaten. Plan, program hepsi insanın kendini oyalaması. 


Şimdiki ben olarak, bu anki bilinç halimle içimde bir canı büyütmek beni acayip heyecanlandırıyor. Çok şükür. 


İnsan her deneyimle biraz daha olgunlaşıyor, yaşadığı her durum farklı bir şey katıyor. Doğum ise bambaşka. 
Her doğumla, her bebekle sadece kadın değil, insanlık farklılaşıyor.


Vücudun zorlanıyor, zihnin karışıyor, enerjin bitiyor ama sonunda kendinden yeniden doğuyorsun işte.
Zamanla bebeğin büyürken sabrın da, sevgin de büyüyor kat kat.  
Eskiden önemsediğin şeyler önemsiz, kızdığın şeyler komik geliyor.

Sonra bir gün ekşimiş ter kokan küçük bir atleti koklarken ve bundan keyif alırken buluyorsun kendini..

Ellerin sürekli dokunmak istiyor o pembe tene.. kalbin ellerinde atıyor sanki her daim.. Ne güzel.


28 Kasım 2012 Çarşamba

Mükemmelim, kurumsalım, yetersizim!

Pekçok yeni mezun, çalışmak istediği yeri “uluslar arası ve kurumsal bir firma” şeklinde tanımlıyor. 

Süreçlerin net, tanımlı olduğu, kimin ne yaptığının belli olduğu firmalara kurumsal firmalar diyoruz.
Kurumsallığın amacı sürdürülebilir başarıdır. 
Bu nedenle firmalar süreçlerini tanımlar, ölçer, iyileştirir. 
Varolabilmek için insana değil, sisteme dayalı olmayı amaçlar. 
İnsanlar gelir gider, yönetimler gelir gider ama kurumsal firma mükemmel süreçleri ile başarısını devam ettirir.

30 Ekim 2012 Salı

Ruhumun tavan arası!


Ekimin sonuna geldik.
Sonbaharla düşen her yaprakla sanki kafamın içinde de bir sürü düşünce tek tek yere düşüyor. 
Toprağa doğru, dinlenmeye, çürümeye doğru ağır ağır kayboluyor zihnimden. 

Zihnim, tabanı ağır, üst tarafı uçuş uçuş büyük bir orman gibi. 

Bu yüzdendir ki zaman zaman kendimi hem çook ağır hissediyorum, bazen de çook hafiflemiş. 

Etrafıma bir koza örmek, kendimle hesaplaşmak, yeniden filiz vermek istiyorum.
Biraz araya, içe dönmeye, yeniden yeşermek için düşüncelerimin çürümesine ihtiyacım var.

Bütün kış öylece durup hayatın penceresinden olup biteni seyretmek istiyorum.

Ki baharla birlikte yeni, yepyeni umutlar, düşünceler yeşersin içimde. 
Sonra bir sabah uyanayım, ruhumun tavan arasına doğru çıkıp, eskimiş ne kadar eşya, ne kadar duygu varsa hepsini tek tek atayım. 

Rahatlayıp, şöyle arap sabunu ile tüm örümcek ağlarını temizleyeyim. 

Sonunda öyle ferah, öyle boş, öyle arınmış olsun ki, üstüne bir de keyif kahvesi içeyim ruhumun tavan arasında.

6 Eylül 2012 Perşembe

Yeniden bahar gelecek...


Bu sabah havanın puslu ve serin olduğunu görünce telaşe kapıldım, yaz ne çabuk geçiverdi .. 
Uzun yaz akşamlarının, tiril tiril giysilerin, kavun, karpuzun sonu geliyor diye hüzünlendim.. 
Ne de severim hepsini..

Sonra dur daha dedim, bunun sonbaharı var.. Gündüzleri sıcak, geceleri serin, yazdan çalma pastırma sıcakları var dedim. 
Kendimi teselli ettim.