Ben kim miyim?

Bu bloğun sahibesi Nisan'ı, Elisa'yı, güneşli günleri, yemek masasi sohbetlerini, baharatçı kokularını, gökkuşağını, peynirin her çeşidini, damla sakızlı Türk kahvesini, psikolojiyi, taze ekmeğin ucundan koparmayı, semt pazarlarında gezmeyi, hayal kurmayı, dost sohbetlerini, radyo dinlemeyi, morali bozuk olanların neşelerini yerine getirmeyi, hayattan, sevgiden, olumludan, insan davranışından konuşmayı, anlatmayı ve öğrenmeyi seviyor!
Anne, eş, psikolog, çalışan, arkadaş, koç vs. vs..

8 Aralık 2011 Perşembe

Basit yaşamak artık imkansız mı ?

Ne zaman başladık beklentilerimize, isteklerimize bu kadar odaklanmaya bilmiyorum? Anneannelerimiz, dedelerimiz de bu kadar hassas mıydı beklentiler, hedefler konusunda yoksa malum global dünya düzeni mi bizim kafamızı bu kadar karıştıran?
Nerde kaldı Şair’in ‘Basit yaşayacaksın. Mesela su içecek kadar basitmısrası.
Şöyle kana kana sadece susuzluğunu düşünerek mi su içiyoruz yoksa sağlıklı yaşam için günde en az 2 litre su içmek için mi?  
‘Tek düğmesi olacak elindeki cihazınsözü ne kadar tanıdık. Evinizde kaç kumanda var mesela? Bizim evin sadece salonunda 4 tane var. Televizyonu açmak için önce birini, sonra bir diğerini, diğer kanallara bakmak için bir üçüncüyü kullanıyorum. Biri kaybolsa televizyonu açmak mümkün değil. Sadece ekrana bir görüntü getirmek için fazla karmaşık değil mi?
 Bir sürü para verip aldığın son moda cep telefonunda, fotoğraf makinesindeki özelliklerinin kaçını kullanıyorsun?

‘Kabak çekirdeği verecek sana rakamların veremediği mutluluğu’ tanıdık geliyor mu?
En son ne zaman sadece bir avuç kabak çekirdeğini şöyle sakin, rahat rahat balkonunda bir arkadaşınla çitledin. Yoksa kuruyemişin sana hatırlattığı “günde bir avuç fındık yemek lazım kalp sağlığı için, ceviz Omega 3 açısından çok zenginmiş mutlaka tüket, önceki geceden suda bekletip içersen kolestrolü de düşürüyormuş mu artık kuruyemiş denince aklına gelen…
‘El yazısıyla yazılmış eğri büğrü bir mektup olacak en değerli kağıdın;
hep yanında taşıdığın, atmaya kıyamadığın.’
Benim posta kutuma sadece faturalar geliyor, ya sizin? En son el yazısıyla yazılmış bir mektubu ne zaman gördünüz? İlkokul ödevini yazarken mi?
Hayatımız kolaylaşırken, otomatikleşirken, çeşitler artarken, bilgiye daha kolay ulaşırken, her şey bir o kadar karmaşıklaşıyor sanki. Beklentiler artıyor. Kendimizden, hayatımızdan, işimizden, eşimizden, çocuğumuzdan; herkesten beklentimiz artıyor.
Bize hep beklentinin artmasının yaşam kalitesini artırmak adına olumlu bir şey olduğu öğretildi. Hep daha fazlasını iste, beklentilerini yüksek tut.
Ama artık beklentinin artması ile mutluluk arasında ters bir orantı olduğunu düşünüyorum. Beklentiler ne kadar Kaf dağının arkasındaysa hayatı o kadar karmaşık algılıyor, o kadar da mutsuz oluyor insan.
Beklentilerle hayaller arasında ince bir çizgi var sanki. Beklentiler gerçekleşmediğinde insanı üzüyor ama hayaller gerçekleşmese de hayal olarak bizi mutlu etmeye devam ediyor.
Belki durup, nefes alıp, biraz düşünmek lazım.. basit yaşamayı  ne kadar da imkansızlaştırdığımızı ..
Sanki yaşam bir gün sona ermeyecekmiş gibi….

Basit yaşayacaksın.
  Mesela susayınca su içecek kadar basit.
Dört çıkacak, ikiyi ikiyle çarptığında.
 
Tek düğmesi olacak elindeki cihazın;
tek bir düğme, tek bir cümle gibi;
sevince lafı dolandırmadan söylediğin
“seni seviyorum” gibi.
 
Basit bir öpücük yetecek sana;
basit sıcak bir öpücük
ve o öpücükle dolacak tüm günlerin, tüm düşlerin.
O öpücük için yapacaksın hayatının kavgasını,
o öpücük için yiyeceksin hayatının dayağını.
 
Kabak çekirdeği verecek sana
rakamların veremediği mutluluğu.
 
El yazısıyla yazılmış eğri büğrü bir mektup olacak
en değerli kağıdın;
hep yanında taşıdığın,
atmaya kıyamadığın.
 
İki harekette giyiniverecek,
iki harekette soyunuvereceksin.
Kısacık olacak uyanman
ve yola çıkman arasında geçen süre;
kısacık olacak
sıcacık kollara dolanman
ve yolculuklara çıkman arasında geçen süre.
 
Kendin bile anlayabileceksin yazdıklarını;
bakışların bile anlatabilecek kendini.
 
Beklentilerin de basit olacak.
Kaf Dağı’nın önünde bekleyecek mutluluklar.
Bir ıslıkta bulabileceksin en uzun dostluk romanını;
ya da bir damla gözyaşı yaşatacak sana
en ucuz aşk romanını.
 
Pankreasının sağlığına dua edeceksin kapatırken gözlerini.
Zafer işareti yapacaksın tuvaletten çıkarken.
 
Bir kaşarlı tost olacak aradığın
nasıl oturacağını bilemediğin sofrada;
parmakların olacak en kıymetli çatalın.
Yine, aynı parmaklar çözecek en karmaşık denklemleri.
İskender’in kılıcı duracak avukat rehberinin yanında.
 
Bir filarmoni orkestrası veremeyecek sana
kontrplak bir gitarda, doğru basılmış bir
“fa diyez”in mutluluğunu.
 
Makyajın ilk “a” sına kadar bilmen yetecek.
Temizlik kokacak en pahalı parfümün
 
“Bilmiyorum” diyebileceksin bilmediğinde
ve çok normal olacak onu da bilmeyişin.
Tek dereden su getirmen yetecek,
bir “istemiyorum” diyebilmeye.
 
Ne durduğu farketmeyecek abanın altında.
 
Saatin, sadece saati gösterecek;
Telefonunu sadece telefon etmek için kullanacaksın.
Küçük bir not defteri olacak bilgini en hızlı sayan.
 
Basit yaşayacaksın, basit.
Sanki yaşamın bir gün sona erecekmiş gibi
 
basit...

2 yorum:

  1. Gün doğmadan,
    Deniz daha bembeyazken çıkacaksın yola.
    Kürekleri tutmanın şehveti avuçlarında,
    İçinde bir iş görmenin saadeti,
    Gideceksin;
    Gideceksin ırıpların çalkantısında.
    Balıklar çıkacak yoluna,
    Sevineceksin.
    Ağları silkeledikce
    Deniz gelecek eline pul pul;
    Ruhları sustuğu vakit martıların,
    Kayalıklardaki mezarlarında,
    Birden
    Bir kıyamettir kopacak ufuklarda.
    Denizkızları mı dersin, kuşlar mı dersin;
    Bayramlar seyranlar mı dersin,
    Şenlikler cümbüşler mi?
    Gelin alayları, teller, duvaklar,donanmalar mı?
    Heeeey!
    Ne duruyorsun be, at kendini denize;
    Geride bekliyenin varmış, aldırma;
    Görmüyor musun, her yanda hürriyet;
    Yelken ol, kürek ol, dümen ol, balık ol, su ol;
    Git gidebildiğin yere...

    yazınız ve çok sevdiğim Orhan Veli'nin şiirinin; her ne kadar anlatımları farklı olsa da benzer bir özlem ve duygu barındırdığını düşündüm. O nedenle yazınızı okuduğumda bu çok sevdiğim şiirin hatırıma geldiği vakitler bana hissettirdikleri canlanıverdi içimde.. ne güzel bir anlatım. alâ!

    YanıtlaSil
  2. Sevgili Merve,
    Ne güzel bir şiirmiş. Daha önce okumamıştım. Paylaştığın için teşekkürler.

    YanıtlaSil