Ben kim miyim?

Bu bloğun sahibesi Nisan'ı, Elisa'yı, güneşli günleri, yemek masasi sohbetlerini, baharatçı kokularını, gökkuşağını, peynirin her çeşidini, damla sakızlı Türk kahvesini, psikolojiyi, taze ekmeğin ucundan koparmayı, semt pazarlarında gezmeyi, hayal kurmayı, dost sohbetlerini, radyo dinlemeyi, morali bozuk olanların neşelerini yerine getirmeyi, hayattan, sevgiden, olumludan, insan davranışından konuşmayı, anlatmayı ve öğrenmeyi seviyor!
Anne, eş, psikolog, çalışan, arkadaş, koç vs. vs..

9 Kasım 2011 Çarşamba

İçinden Deniz Geçmeyen Şehir..


Bir şehrin içinde deniz varsa, o şehrin insanları kolay kolay başka yerde yaşayamıyorlar. İstanbullular ve İzmirliler mesela.. başka şehirlerde yaşamakta zorlanırlar, gönülleri hep kendi şehirlerindedir.. Deniz kokusunu, balık ekmeği, şöyle bir sahile inmeyi özlerler..eninde sonunda da özledikleri şehre geri dönerler..
Ben kurak bir yerde, Ankara’da büyüdüm.. Anlamam bu nedenle deniz kokusu hasreti çekenlerin derdini.. Benim şehrim kuraktır, bozkırdır. Pazarlarında türlü türlü otlar, sebzeler yoktur. Börülceyi, enginarı ancak ararsan lüks marketlerde bulursun..
İnsan yaşadığı şehirle şekilleniyor. Düşünceleri, tavırları, hayata bakışı şehrin coğrafyasıyla örtüşüyor sanki. Ankara’da çalışma hayatı akşam 5’de biter.. çoğunluk memur ya da öğrenci olunca sosyal hayat da erkenden başlar..

Geceler uzun, mesafeler kısa. Kafeler, restoranlar hınca hınç dolar akşamları.. Üniversitelerden, devlet dairelerinden çıkanlar Tunalı’ya, Bakanlıklar’a, Kızılay’a akın eder. 
Öğrenciyken arkadaşlarınla bir arada olabileceğin yerler kafeler, restoranlar oluyor hep. Gidip oturabileceğin bir deniz kenarı olmayınca mecburen kapalı ortamlarda muhabbetler yapılıyor. İstanbul’da da her yer dolup taşar ama Ankara’daki farklıdır..
Hayat sanki daha yavaş akar Ankara’da, insanlar daha yavaş yürür. Çünkü acele etmeye gerek yok, vakit var, dostlar yakınında..
Bursa’ya 9 yıl önce geldiğimde Altıparmak’daki Leman Kafe’nin önünden tesadüfen geçmiştim ve çok şaşırmıştım.  Masaların tamamı boştu ve birkaç ay sonunda da kapatıldı zaten. O yıllarda Ankara’ya üçüncü Leman Kafe açılıyordu ve ne zaman gitsen masa bulmakta zorlanırdın.
Bursa sanayi şehri, hayat vardiyalı akıyor. İnsanlar geç saate kadar çalışıp yorgun argın doğru evlerine gidiyor. Bursa sırtını Uludağ’a yaslamış, bir tarafında deniz, diğer tarafında orman. Ne zaman vakit olsa insanlar kendini yeşilliğe, doğaya bırakıyorlar. Hayat daha hızlı, vakit yok.
İstanbul’dan Ankara’dan göç edip gelen beyaz yakalılar geldikleri şehrin sosyallik anlayışını Bursa’ya taşıyorlar..İkinci Leman Kafe geçtiğimiz günlerde açıldı. Kafeler dolup taşıyor. Öğrenciler şehre iniyor, artık Bursa değişiyor..

1 yorum: