Ben kim miyim?

Bu bloğun sahibesi Nisan'ı, Elisa'yı, güneşli günleri, yemek masasi sohbetlerini, baharatçı kokularını, gökkuşağını, peynirin her çeşidini, damla sakızlı Türk kahvesini, psikolojiyi, taze ekmeğin ucundan koparmayı, semt pazarlarında gezmeyi, hayal kurmayı, dost sohbetlerini, radyo dinlemeyi, morali bozuk olanların neşelerini yerine getirmeyi, hayattan, sevgiden, olumludan, insan davranışından konuşmayı, anlatmayı ve öğrenmeyi seviyor!
Anne, eş, psikolog, çalışan, arkadaş, koç vs. vs..

24 Ağustos 2012 Cuma

Hayatı açık büfe mi, serpme mi alırdınız?



Göz alabildiğine uzanan servis masaları, onlarca peynir, zeytin çeşidi.

Parlak çelik servislerde içinde ne olduğu alt köşeye iliştirilmiş çeşit çeşit kahvaltılıklar. 

Her biri bir önceki gün de aynı şekilde aynı yerde servis edilen omletler, haşlanmış yumurtalar. 

Sıranın daha ortasına gelmeden dolmuş tabağınızla, hangisini alsam hangisini bıraksam ikilemi. 


Aynı böreğin ıspanaklısı, peynirlisi, patateslisi ama hep bunun tadında bir şey eksik hissi.

Çeşit çeşit kahveler, çaylar; istediğini istediğin kadar almakta özgürsün.

Ya da,  3-5 masa üstünde mis gibi örtüler, ev yapımı reçeller, o sabah ev sahibesi tarafından pişirilmiş el açması börekler, kekler, semaverde çaylar, birkaç dilim gözünü doyurmayan ancak lezzetiyle damağın tad bırakan özenli peynirler. 

Her gün başka bir şekilde hazırlanmış yumurtalar, omletler, bahçeden koparılmış çıtır salatalıklar, domatesler. 

Üstüne tercihin bilindiğinden sorulmadan getirilen nefis bir türk kahvesi.

Sanki birisi gözünü, bir diğeri gönlünü doyuruyor gibi. 
Nasıl kahvaltılar istediğin, nasıl tatillerden hoşlandığın hayatı da nasıl yaşadığını biraz olsun anlatmıyor mu?



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder