Ben kim miyim?

Bu bloğun sahibesi Nisan'ı, Elisa'yı, güneşli günleri, yemek masasi sohbetlerini, baharatçı kokularını, gökkuşağını, peynirin her çeşidini, damla sakızlı Türk kahvesini, psikolojiyi, taze ekmeğin ucundan koparmayı, semt pazarlarında gezmeyi, hayal kurmayı, dost sohbetlerini, radyo dinlemeyi, morali bozuk olanların neşelerini yerine getirmeyi, hayattan, sevgiden, olumludan, insan davranışından konuşmayı, anlatmayı ve öğrenmeyi seviyor!
Anne, eş, psikolog, çalışan, arkadaş, koç vs. vs..

29 Ekim 2011 Cumartesi

Şirinler ve Caillou

Şirinler, mantardan evlerinde mesut, mutlu yaşayan mavi yaratıklar. 
Gözlüklü şirin, şirine, huysuz şirin, bilgili şirin, şakacı şirin, aşçı şirin ve diğerleri. 
Her şirin kendi rolünü oynar, kendi işini yapar. 
Ne zaman ki bir şirin olduğundan farklı davranmaya başlar (sakar şirinin aklı başında hareket etmek istemesi gibi) o zaman köyde sorunlar çıkmaya başlar.. 
 Köyün en yaşlısı ve bilgesi olan Şirin babayı tüm şirinler sayar, sever. Şirin Baba geçmişi, geleceği, doğruyu yanlışı bilir.

 Şirinler köyünde her şey doğal, her şey mavi ve yeşil. Mis gibi böğürtlenler, nefis şirin çörekleri, mantar evler….

Ve Gargamel… kötüdür.. kötü olduğunu kabul eder. Hatta Gargamel'in kedisi bile kötüdür. Kara kuru, fakir (elbisesi yırtık pırtık da oradan biliyorum) bir büyücü olan Gargamel'in tüm derdi şirinleri midesine indirmektir. 


Bir türlü de başaramaz bunu. Tam mideye indirmek için şirinleri kazana atar, pat şirin baba ortaya çıkar ve mutlu son.. şirinler kaçar. Gargamel’in kötü olduğu aşikardır, şirinler de bunu bilir. Aslında Gargamel’in saf bir tarafı da vardır, şirinleri tam tuzağa düşürmüşken bariz hatalar yapar.. hatalarından da bir türlü ders almaz. 

Şirinleri neden bu kadar seviyorum diye düşünürken bana çocukluğumun mahallelerini hatırlattığını farkettim. Hepizin barış içinde yaşadığı, mahallenin esnafından tut delisine kadar birbirini tanıdığı, kabul ettiği eski mahalleleri. Evlerin birbirine benzemediği ama içinde yaşayan insanların birbirine benzediği, zenginin fakirin, kötünün iyinin bilindiği o eski günleri. 
Kapıların birbirine dönük ve açık olduğu, komşuların birbirlerini tanıdıkları, araba ya da asansör kullanmadan yürüyerek sokaktan geçtiğin zamanları hatırlatıyor bana. Mahallelerin bakkalı, manavı, fırını, zabıtası, muhtarı, dedikoducu teyzesi, güzel kızı, yakışıklı delikanlısı, huysuz ihtiyarı tıpkı şirinler köyündeki gibi herkesin bir yeri vardı. Bilinen, olduğu gibi kabul edilen.. 
Herşey daha doğaldı, sütçünün getirdiği yağlı sütlerle evde yapılan yoğurtlar. Mis gibi kokan pazardan alınmış domatesler, ev turşuları, salçaları.. 
Peki modern zamanların Caillou’sunu neden izliyorum diye soruyorum kendime. Birinci sebep kızımın 3 yaşından beri sürekli seyrediyor olması tabi ki. Ama diğer çizgi filmlerden farklı olarak gerçekten içine girerek izliyorum. Çünkü şu anki modern yaşantılarımıza benziyor Caillou’nun hayatı. Bir çocuğun gözünden anlatılıyor ama ben kendimi Caillou’nun annesiyle özdeşleştiriyorum hep.
 
Caillou’nun annesi çalışan bir kadın. Genelde çekirdek aile bir arada vakit geçiriyorlar. Hafta sonları ve akşamları birlikte yemek yiyor, parkta gezintiye gidiyorlar. Markete alışverişe gitmek, çamaşırları yıkayıp katlamak, çocukları kreşe bırakmak… 

Şirinler köyünde olmayan telaşlar bunlar. Şirinler köyünde vakit daha yavaş. Gargamel köyün yerini bulmadığı sürece tek telaşe böğürtlenlerin yağmur yağmadan toplanması.. 

Oysa Caillou’nun annesinin işi zor. Çocukları kreşten alacak, yemek yapacak, eşine zaman ayıracak, başka annelerle görüşecek, evin düzenli olmasını sağlayacak ve çalışacak.  Bu arada hep sabırlı Caillou’nun annesi, kitaplarda yazanlara benzer ideal bir anne. Hiç sinirlenmez, şikayet etmez, ilgili.
Şirinler köyünde iyi ve kötü var. Caillou’da kötü yok, hayat var, her bölümünde büyürken alınacak dersler, mesajlar var. 
Ben de Caillou seyrediyorum tıpkı kızım gibi… ama Caillou’yu değil.. annesini ama aslında içten içe Şirinleri özleyerek…



2 yorum:

  1. Çoook bilgilendim....Harika

    YanıtlaSil
  2. bayıldım yazınıza :) harika... şirinleri bana neden hala (33yaş) sevdiğimi ve izlediğimi :) farkettirdiniz.

    ama ben önce kusurları gören (uyuz) biri olduğum için :( hemen şuraya vurgu yapacağım; "" Aslında Gargamel’in saf bir tarafı da vardır, şirinleri tam tuzağa düşürmüşken bariz hatalar yapar.. hatalarından da bir türlü ders almaz. "" buradaki anlatımınızda gargamel e saf değil aptal demek daha isabetli olurdu.
    güzel paylaşımlarınız için teşekkürler

    YanıtlaSil