Şirinler,
mantardan evlerinde mesut, mutlu yaşayan mavi yaratıklar.
Gözlüklü şirin, şirine, huysuz şirin, bilgili şirin, şakacı şirin, aşçı şirin ve diğerleri.
Her şirin kendi rolünü oynar, kendi işini yapar.
Ne zaman ki bir şirin olduğundan farklı davranmaya başlar (sakar şirinin aklı başında hareket etmek istemesi gibi) o zaman köyde sorunlar çıkmaya başlar..
Köyün en yaşlısı ve bilgesi olan Şirin babayı tüm şirinler sayar, sever. Şirin Baba geçmişi, geleceği, doğruyu yanlışı bilir.
Gözlüklü şirin, şirine, huysuz şirin, bilgili şirin, şakacı şirin, aşçı şirin ve diğerleri.
Her şirin kendi rolünü oynar, kendi işini yapar.
Ne zaman ki bir şirin olduğundan farklı davranmaya başlar (sakar şirinin aklı başında hareket etmek istemesi gibi) o zaman köyde sorunlar çıkmaya başlar..
Köyün en yaşlısı ve bilgesi olan Şirin babayı tüm şirinler sayar, sever. Şirin Baba geçmişi, geleceği, doğruyu yanlışı bilir.
Şirinler köyünde her şey doğal, her şey mavi ve yeşil. Mis gibi böğürtlenler, nefis şirin çörekleri, mantar evler….
Ve Gargamel… kötüdür.. kötü olduğunu kabul eder. Hatta Gargamel'in kedisi bile kötüdür. Kara kuru, fakir (elbisesi yırtık pırtık da oradan biliyorum) bir büyücü olan Gargamel'in tüm derdi şirinleri midesine indirmektir.
Bir türlü de başaramaz bunu. Tam mideye indirmek için
şirinleri kazana atar, pat şirin baba ortaya çıkar ve mutlu son.. şirinler
kaçar. Gargamel’in kötü olduğu
aşikardır, şirinler de bunu bilir. Aslında Gargamel’in saf bir tarafı da
vardır, şirinleri tam tuzağa düşürmüşken bariz hatalar yapar.. hatalarından da
bir türlü ders almaz.
Şirinleri neden bu kadar seviyorum diye düşünürken bana çocukluğumun mahallelerini hatırlattığını farkettim. Hepizin barış içinde yaşadığı, mahallenin esnafından tut delisine kadar birbirini tanıdığı, kabul ettiği eski mahalleleri. Evlerin birbirine benzemediği ama içinde yaşayan insanların birbirine benzediği, zenginin fakirin, kötünün iyinin bilindiği o eski günleri.
Şirinleri neden bu kadar seviyorum diye düşünürken bana çocukluğumun mahallelerini hatırlattığını farkettim. Hepizin barış içinde yaşadığı, mahallenin esnafından tut delisine kadar birbirini tanıdığı, kabul ettiği eski mahalleleri. Evlerin birbirine benzemediği ama içinde yaşayan insanların birbirine benzediği, zenginin fakirin, kötünün iyinin bilindiği o eski günleri.
Kapıların birbirine dönük ve
açık olduğu, komşuların birbirlerini tanıdıkları, araba ya da asansör
kullanmadan yürüyerek sokaktan geçtiğin zamanları hatırlatıyor bana. Mahallelerin bakkalı, manavı, fırını, zabıtası,
muhtarı, dedikoducu teyzesi, güzel kızı, yakışıklı delikanlısı, huysuz ihtiyarı
tıpkı şirinler köyündeki gibi herkesin bir yeri vardı. Bilinen, olduğu gibi
kabul edilen..
Herşey daha doğaldı, sütçünün
getirdiği yağlı sütlerle evde yapılan yoğurtlar. Mis gibi kokan pazardan
alınmış domatesler, ev turşuları, salçaları..
Peki modern zamanların Caillou’sunu
neden izliyorum diye soruyorum kendime. Birinci sebep kızımın 3 yaşından beri
sürekli seyrediyor olması tabi ki. Ama diğer çizgi filmlerden farklı olarak
gerçekten içine girerek izliyorum. Çünkü şu anki modern
yaşantılarımıza benziyor Caillou’nun hayatı. Bir çocuğun gözünden
anlatılıyor ama ben kendimi Caillou’nun annesiyle özdeşleştiriyorum hep.
Caillou’nun annesi çalışan
bir kadın. Genelde çekirdek aile bir arada vakit geçiriyorlar. Hafta sonları ve
akşamları birlikte yemek yiyor, parkta gezintiye gidiyorlar. Markete alışverişe
gitmek, çamaşırları yıkayıp katlamak, çocukları kreşe bırakmak…
Şirinler köyünde olmayan telaşlar bunlar. Şirinler köyünde vakit daha yavaş. Gargamel köyün yerini bulmadığı sürece tek telaşe böğürtlenlerin yağmur yağmadan toplanması..
Oysa Caillou’nun annesinin işi zor. Çocukları kreşten alacak, yemek yapacak, eşine zaman ayıracak, başka annelerle görüşecek, evin düzenli olmasını sağlayacak ve çalışacak. Bu arada hep sabırlı Caillou’nun annesi, kitaplarda yazanlara benzer ideal bir anne. Hiç sinirlenmez, şikayet etmez, ilgili.
Şirinler köyünde olmayan telaşlar bunlar. Şirinler köyünde vakit daha yavaş. Gargamel köyün yerini bulmadığı sürece tek telaşe böğürtlenlerin yağmur yağmadan toplanması..
Oysa Caillou’nun annesinin işi zor. Çocukları kreşten alacak, yemek yapacak, eşine zaman ayıracak, başka annelerle görüşecek, evin düzenli olmasını sağlayacak ve çalışacak. Bu arada hep sabırlı Caillou’nun annesi, kitaplarda yazanlara benzer ideal bir anne. Hiç sinirlenmez, şikayet etmez, ilgili.
Şirinler köyünde iyi ve kötü
var. Caillou’da kötü yok, hayat var, her bölümünde büyürken alınacak dersler, mesajlar var.
Ben de Caillou seyrediyorum
tıpkı kızım gibi… ama Caillou’yu değil.. annesini ama aslında içten içe
Şirinleri özleyerek…
Çoook bilgilendim....Harika
YanıtlaSilbayıldım yazınıza :) harika... şirinleri bana neden hala (33yaş) sevdiğimi ve izlediğimi :) farkettirdiniz.
YanıtlaSilama ben önce kusurları gören (uyuz) biri olduğum için :( hemen şuraya vurgu yapacağım; "" Aslında Gargamel’in saf bir tarafı da vardır, şirinleri tam tuzağa düşürmüşken bariz hatalar yapar.. hatalarından da bir türlü ders almaz. "" buradaki anlatımınızda gargamel e saf değil aptal demek daha isabetli olurdu.
güzel paylaşımlarınız için teşekkürler