Ben kim miyim?

Bu bloğun sahibesi Nisan'ı, Elisa'yı, güneşli günleri, yemek masasi sohbetlerini, baharatçı kokularını, gökkuşağını, peynirin her çeşidini, damla sakızlı Türk kahvesini, psikolojiyi, taze ekmeğin ucundan koparmayı, semt pazarlarında gezmeyi, hayal kurmayı, dost sohbetlerini, radyo dinlemeyi, morali bozuk olanların neşelerini yerine getirmeyi, hayattan, sevgiden, olumludan, insan davranışından konuşmayı, anlatmayı ve öğrenmeyi seviyor!
Anne, eş, psikolog, çalışan, arkadaş, koç vs. vs..

27 Eylül 2011 Salı

SU’yun Yöneticilere Mesajı


Belki duymuşsunuzdur, Masaru Emoto su kristallerinin iyi ve kötü sözleri, duyguları ve farklı müzikleri algılayarak farklı şekillerde davrandığını ispatlamış olan bir bilim adamıdır.
Yaptığı çalışmalar ve deneyler sonunda su kristallerini fotoğraflamış; sevgi, minnettarlık gibi güzel duygu ve kelimelerin kristallerin tam ve güzel şekiller almasını sağlarken, kötülük, nefret gibi olumsuz duygu ve kelimelerin su kristallerinin şekillerini bozduğunu ispatlamıştır.
Emoto kitaplarında deneylerden örnekler vermektedir, hatta internette bazılarının videolarını dahi bulabilirsiniz.

Örneğin iki cam kavanoza haşlanmış pirinç konuluyor, birine olumlu kelimeler (teşekkür, sevgi, mutluluk vb.) bir diğer kavanoza da olumsuz (nefret, kötülük, aptal vb.) kelimeler yazılıyor. Bir ay boyunca bu şişeler aynı ortamda bu yazılarla saklanıyor. Sonuçta olumsuz kelimelerin yazıldığı kavanozdaki pirinçler küflenip, siyahlaşırken; olumlu kavanozdaki pirinçlerde gözle görülür bir bozulma olmuyor. Böylece iyi ve kötü sözlerin haşlanmış pirinç üzerinde etkisi olduğu kanıtlanmış oluyor.
Peki ya vücudunun % 70’i su olan bizleri iyi ve kötü sözler, davranışlar nasıl etkiliyor?
Akşam haberlerini izlerken vücudumuzdaki su kristalleri ne hale geliyor acaba? Şiddet, nefret, kavga ve karmaşanın manşetlere taşındığı bir ortamda zavallı su kristallerimizin aldığı şekilleri tahmin bile edemiyorum. Haberleri seyrederken hissettiğimiz iç sıkıntısı, sinirlilik hali kristallerimizin şeklinin bozulmasından olmasın sakın?
Mesela iş yerinde yıl sonunda performans görüşmelerinde iyi olan onca şey konuşulmazken, sözüm ona gelişmeye açık olumsuz yönlerin insanlara söylenmesi nasıl bir etki yaratıyor?
Bu şekilde insanları kazanıyor muyuz yoksa kayıp mı ediyoruz?
Bu sözleri sıklıkla duyan bir çalışanın kavanozlardaki pirinçler gibi küflenmemesi mümkün müdür?
Şirketlerdeki hırslı ve başarılı algılanan yöneticilerin en büyük hedefleri çalışanlarındaki olumsuz yönleri geliştirmek oluyor. İnsanoğlu doğası gereği gelişmek ister, öğrenmek ve fark yaratmak ister. Bu isteği çalışma ortamlarında da çok net görebiliyoruz. Çalışanların çoğu gelişim imkanlarının eksikliğinden şikayetçi. Peki gelişim sadece eksik yönlerimizi geliştirmek mi demek?
İş yerinde olumlu ve güçlü yönlerimizi pekiştirmek, onları kullanabileceğimiz fırsatlarımızın olması bizi daha mutlu ve motive yapmaz mı?
Su kristallerimiz daha bütün ve güzel şekiller almaz mı?
Hangimiz yöneticilerimizle yaptığımız geribildirim görüşmelerinden çıktığında kendini iyi hisseder, gelişme için motive olur?
Tamam belki bu yönlerimizi kullanabileceğimiz işlerde çalışmak neredeyse hayal gibi geliyor kulağa.. Ama en azından geliştirilmesi neredeyse imkansız konular üzerine odaklanmaktansa, bizi biz yapan, iyi özelliklerimize odaklanmak daha doğru gelmiyor mu size de?
Suyun yöneticilere verdiği mesaj oldukça açık aslında, çalışanların iyi özelliklerini kullanmasına, dile getirilmesine imkan ver, böylece onların iyi ve mutlu olmalarını sağla..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder