Ben kim miyim?

Bu bloğun sahibesi Nisan'ı, Elisa'yı, güneşli günleri, yemek masasi sohbetlerini, baharatçı kokularını, gökkuşağını, peynirin her çeşidini, damla sakızlı Türk kahvesini, psikolojiyi, taze ekmeğin ucundan koparmayı, semt pazarlarında gezmeyi, hayal kurmayı, dost sohbetlerini, radyo dinlemeyi, morali bozuk olanların neşelerini yerine getirmeyi, hayattan, sevgiden, olumludan, insan davranışından konuşmayı, anlatmayı ve öğrenmeyi seviyor!
Anne, eş, psikolog, çalışan, arkadaş, koç vs. vs..

28 Kasım 2012 Çarşamba

Mükemmelim, kurumsalım, yetersizim!

Pekçok yeni mezun, çalışmak istediği yeri “uluslar arası ve kurumsal bir firma” şeklinde tanımlıyor. 

Süreçlerin net, tanımlı olduğu, kimin ne yaptığının belli olduğu firmalara kurumsal firmalar diyoruz.
Kurumsallığın amacı sürdürülebilir başarıdır. 
Bu nedenle firmalar süreçlerini tanımlar, ölçer, iyileştirir. 
Varolabilmek için insana değil, sisteme dayalı olmayı amaçlar. 
İnsanlar gelir gider, yönetimler gelir gider ama kurumsal firma mükemmel süreçleri ile başarısını devam ettirir.

Buraya kadar firma açısından her şey çok güzel.
Peki çalışan açısından durum nasıl?  

Süreçlerin belirli olması işlerin küçülmesine ve etki alanın kısıtlanmasına sebep olur. Çalışanlar büyük çarkların içinde küçük dişlilerden biridir. 

Sistem insana bağlı olmadığı için birisi giderse bir diğeri onun yerine geçebilir. Bu, temelde insanın biricik ve değerli olma ihtiyaçlarına oldukça karşı bir sistemdir. 
Çünkü insanoğlu ne kadar biricik, ne kadar kendine özgü olduğu hissetmek ister. 
Varolmanın temeli budur. Tüm hayatı boyunca kendisinin daha farklı olduğunu göstermek için çalışır. Aslında fiziksel yaratılışımızdaki her bir ayrıntı da diğerlerinden farklı olduğumuzun kanıtıdır.

Bu kadar biricikken, farklı özelliklerimiz, farklı yönlerimiz varken büyük bir sistem içinde herhangi biri olmak değersizlik hissine sebep olur. Sahiplenmeyi ve büyük resmi görmeyi engeller.

Günümüzde kurumsal firmalarda çalışan insanların pek çoğu kendini yetersiz ve değersiz hissediyor. 

Mükemmel süreçlerle hareket etmek pek çok ayrıntıyı göz önünde tutmayı, büroktarik pek çok işlemi yapmayı gerektiriyor. 
Süreçlerin işletilebilmesi ve sürdürülebilirlik için bu işlere ihtiyaç var. Birilerinin bu işleri yapması gerekiyor. 
Tüm bu işler, süreçler, bürokrasi içinde kaybolan çalışanlar büyük resimde kendi katkısını göremez hale gelir. 
Mükemmellik hataya karşı toleransı azaltır, kontrolü artırır. Sistemin mükemmel olmasını garanti altına alacak çalışanlar hata yapmamak için kontrol manyağı olur ama eninde sonunda da belli hatalar yapılır. 
Çünkü hiçbir şey mükemmel değildir ve herkes her zaman hata yapabilir. Sistemin hataya tahammülünün olmaması, hata yapan çalışanın kendini yetersiz hissetmesine sebep olur. 
Böylece iş ortamında gerginlik ve kızgınlık hakim olur, insanların ayakları geri geri gitmeye başlar.

İş yoğunlunun giderek artmasına rağmen, günün hatta yılların sonunda benzer işleri, benzer şekilde yaptığını gören çalışan birşeyler yapmalıyım bu böyle gitmez endişesine kapılır. 
Ya başka bir firma, bölüme geçmeye çalışır ya da yönetici olma yolunu zorlar. Başka bir bölüme de geçse, yönetici de olsa bir süre sonra yine aynı yetersizliği hissetmeye başlar. 

Tüm bunlar olup biterken istifalar artar, çalışan memnuniyeti düşer, kendini yetersiz hisseden çalışanlar sürekli birilerinden onay bekler ve birilerine sormadan hareket edemez hale gelir.
Yöneticiler her şeyin onlara sorulduğundan şikayet eder, çalışanlar yaptıkları işlerden sıkıldıklarını söylerler. 

İnsan Kaynakları departmanları da tüm bu geribildirimleri alır ve herkese ilaç olabileceği düşünülen yeni projeler, iyileştirmeler yapar. 
Çünkü kurumsal olmak demek departmanlar, insanlar arasındaki uygulamalarda fark olmaması demektir. 

Ama ne yazık ki yeni süreçler de işe yaramaz, farklı operasyonel yükleri getirir. Beklenti artar ama motivasyon düşmeye devam eder..

Fütüristler, kurumsal sistemlerin önümüzdeki dönemlerde çökeceğini ve kişilerin bordrolu hayatlarını bırakıp, birden farklı kurumda farklı işler, projeler yapmak durumunda kalacaklarını öngörüyor. Benim fikrim de bu yönde.

Sistemin bütününe yönelik süreçler, merkeziyetçi uygulamalar insanın biricik olma ihtiyacını, lokal ihtiyaçları karşılamıyor. 

Ben yeni jenerasyondan çok umutluyum, onlar bu düzenin dezavantajlarını daha çabuk fark edip, hemen tepki gösteriyorlar. Daha gözü karalar.. 
Bu gidişle ya onlar kurumsal sistemleri değiştirecek ya da çalıştıracak kimse bulamayan kurumlar kendilerini değiştirmek zorunda kalacak…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder